bugün

entry'ler (1961)

ben bu yazıyı kendime yazdım

vay be tam yirmi beş yaşına girdim bugün itibariyle.
ulan bıraksalar hala sokakta taso oynarım ama şu anda sevgilisi olduğu halde aşık olduğum kadının doğum günü sebebiyle mesaj atması üzerine gelişen bir döngünün içindeyim gece gece. burası biraz karışık belki döner geri anlatırım,bilmiyorum.
kötü de olsa,kovulmanın ağzında da olsa bir işim var devam ediyorum hayatıma ama bu istediğim hayat değil biliyorum. bir yerlerde yazı yazıp onları okuyanlarla tanışmak istiyorum,benim kelimelerimden kendine varan insanların gözlerine bakmak.
abi nasıl bir adam oldum ya ben.
tekel arkasında ucuz bira içiyorum sonra şehrin en lüks yerine gidiyorum ertesi gün,benden kat kat zengin adamlara sigara alıyorum sırf içimden geldiği için,beni sevmeyen kadınların peşinden koşuyorum hatta en sonuncusunun sevdiği adamla arada sırada da olsa yan yana geliyorum sosyal medyada canımlı cicimli fotoğraflarına bakıp tekrar tekel arkasına gidiyorum.
kısacası çok sikko bir hayat yaşamışım la ben çeyrek asır boyunca (bu da esnaf lokantası sloganı gibi oldu) ama olsun bu benim hayatım herhalde böyle yaşamaya devam edecek.
mutsuz muyum? evet
mutsuz olduğum için yalnız mıyım? evet
yalnız olduğum için özgür müyüm? evet
en güzeli bu benim için,özgürüm la ben özgür.
iyi ki doğdum la,valla yarın sabah kendime sade kahve ısmarlayayım bir de camel soft.

camel soft

şimdi orhan pamuk abimiz "sigaranın sevilmesi,nikotinin gücünden değil, bu boş ve anlamsız alemde,insana anlamlı bir şey yaptığı duygusunu kolaylıkla vermesindedir" dese de benim için camel soft içmek olmayan sevgilimi öpmek gibi bir şey.
günde bir paket olarak güzel bir dostluğumuz var,bazen iki oluyor. çoğu insan "sen bunu nasıl içiyorsun,çok ağır değil mi bu yaaaeeeaa" diyor,evet öyle. ama şunu bilmiyorlar camel soft içen insanın içinde hala biraz umut kalmıştır. tabii ciğerlerin annesiyle ilişkiye giriyor ama bunu söylemek burada yersiz olur düşüncesindeyim.
hayatı askıya aldım,camel softa yatırım yaptım yanında kırmızı tuborgla.

sade kahve

geceden kalma sabahlarda,erken uyanınca yanında camel soft ile muhteşem olan içecektir.

sinan sülün

ilk önce şunu söylemeliyim bu entry haddinden fazla övgü içerir.
sinan sülün'ü mahir başganın sayeseninde tanıdım (bkz: mahir ünsal eriş) kardeşimdir dediği facebook sayfasında bir baktım kitabı var demek ki iyi yazıyor yoksa mahir başgan böyle şeyler yapmaz diye düşündüm. normalde yazarları tanımak için sözlüklere bakar,verdiği röportajları okurdum ama sinan sülün için böyle olmadı. kitabının ismini aklıma not aldım. ne zaman kitapçıya gitsem aklımdaydı ama nedense almak istemedim;çabuk tüketme korkusu bu olsa gerek. dün öğle işten çıktım,beşiktaş'a gittim. öğlen saatlerini yeni yeni yakalayan bir insan için süper yer bence. arkadaşımla buluşacaktım fakat akşama saat vermişti,yapacak işim de yoktu geri eve gidersem uyuyup günü piç etmekte vardı. en iyisi kitap okumaktı. çantamda defalarca okuduğum kitapları okumak istemedim , aklıma erkek arkadaşı olduğu halde sevebildiğim kadının doğum günü olduğu geldi birkaç gün sonra. bana "veba" kitabını parasını biriktirip alacağını söylemişti belki de bu yüzden aşık olmuştum ona sevgilisi olduğu halde. kendimden utanıyorum bunları yazarken ama bu farklı bir konu,sinan sülün'le bir alakası yok yani.
alkım'dan veba ve karahindiba kitaplarını aldım ara sokakta her zaman oturduğum çaycıya gittim. normalde yapmam ama orada sohbet edecek kimsem olmadığı için mi yoksa kendimi iki gün sonra dar ağacında bulacağımdan mı açtım kitabı okumaya başladım.
aralık,bitti...çaylar bitti...sigaram yarılandı...gün öğleden sonraya düştü...arkadaşım işinin uzayacağını söyledi arayıp. kalktım sahilde biraz dolaştıktan sonra tekrar çayçıya geri döndüm bu sefer sokakta değil içeride kimsesin sesini duymadığım bir odadaydım.
mavi'ye başlamıştım...her sayfasında kitap bitiyor diye üzülüyordum belli etmesem de kendime. derken karahindiba...
kitaba başlamadan önce bana "bir kitap bittiğinde hem üzülüp,hem de mutlu olacaksın" deselerdi bunu söyleyen kişiyle acayip taşşak geçerdim,ama oldu gerçekten oldu;karahindiba benim için içinde cümlelerin olduğu kitap değildi yazarı ben olduğum kitaptı sanki.
sağ ol sinan sülün. bize mutlu hikaye bırakmadıklarını,bırakmayacaklarını gösterdiğin için.

hakan alak

ağır abidir.

gazi mahallesi

iki gecedir çatışan ama hiçbir forumda,eylemde,sosyal medyada ismi geçmeyen mahalledir. bu gözler beyzbol sopasıyla biber gazına vuran eleman gördü artık buradaki çocuklara ne sıkarsanız sıkın fark etmez.

mutsuzluğu tek cümleyle anlatmak

uykudan hangi saatte kalkarsan kalk direk sigara yakmaktır.

yazarların şu an dinlediği şarkılar

sonsuz aşk (badem ve halil sezai).

kavgaya çağırılacak futbolcular

amokaci derim noktayı koyarım.

sözlük yazarlarının dertleri

işsizim... yetmiyor mu bu tek başına ekleyeyim yalnızım uzun süreden beri. birbirine bağlı olarak gelişen süreçler olarak bakıyorum yine de.işsiz olduğum için yalnız,yalnız olduğum için de işsizim gibime geliyor.
eğer işim olsaydı istediğim gibi hareket ederdim evde oturmak yerine,yanımda ki dostlar beni aramaya,sormaya devam eder,akıl danışırdı.
işim olmaya devem etseydi beşiktaş-galatasaray maçı biletini alır olurdum,üstüne de iki tane bira içer evime giderdim,ama şimdi sadece biletixe bakıp bilet parasını elimde bulunan yirmi lira ile iddaadan çıkarmak için aptal kupon eskizleri yapıyorum.
sabah yedi de kalkıp işime gidip bir şeyler yapabilseydim,şu anda ne kadar boş bir adam olduğum yerine akşam nerede çay içeyim diye hangi arkadaşımı aramayı düşünürdüm,halbuki şimdi evdeyim ve okunacak tüm kitapları okudum,param olsaydı mahir ünal eriş'in son kitabını alır sahile yakın çay bahçesinde oturur buğusu her an gitmeye meyilli ufak,demli çay içerdim.
yalnızlığımın işsiz olmamla alakası olduğumu düşündüğümü söyledim. eğer hayatımda birisi olsaydı ona kendimi daha fazla sevdirmek için harcardım bu boş saatlerimi,ama işsizim işte yapacak hiçbir şey yok.
okumaya devam edenler için bugünüm nasıl geçtiğini söylemek isterim;öğlen kalktım. kalkar kalmaz da sigara yaktım. boş boş duvarlara baktım bir iki saat kadar sonra televizyonda iki yüz atmış beş tane kanalı zapladım,sürekli sigara içtim bunları yaparken bir de üç tane neskafe. işsizliğin en güzel yani işsiz olmak,başka da güzel yani yok. sözün yedi yaşında ki bir çocuğun sözüne eşit,evde tüm angarya işleri sen yapmak zorundasın (ekmek almak,çöp dökmek,kapı bozulmuşsa uğraşmak) cebimde yirmi lira para var iki paket sigara alırsam dört tanede çay içerim ama bu tüm paramın bitmesi demek,aslında fark etmiyor çünkü işsizim. sevdiğim kadın işsiz olduğumu bildiği için bana bir kaç ay önce "mutsuz insanları kimse sevmez" dedi bende ses etmedim,çünkü yedi yaşında ki çocuğun sözcükleri böyle cümleleri açıklamaya yetmez. arada facebooka baktım arkadaşlarımın ne kadar mutlu,huzurlu,sosyal,anti savaş karşıtı olduğunu gördüm. ama sokaklara ilk ben çıkardım yine de olası bir savaşta çünkü işsizdim ve onların yöneteceği şirketler,bağlı oldukları müdürler,görüşmek zorunda olduğu sevgilileri var ama benim hiçbir şeyim olmadığı için onlara göre de ilk ben sokağa çıkmalıyım belki de bu yüzden savaş istemiyorum (ilk düşüncem tabii ki çocukların ölmesini istememek) boş boş gezdiğimi ve işsiz olduğumu yüzüme vurmamaları için. ve bunları yazarken arada baktığım twitterda l'm at asmalı mescid l'm at ebesinin nikahı yer bildirimlerine cevap vermek istesem de daha fazla göz önünde durmamak için sadece bakmakla yetiniyorum.
evet benim en ciddi sorumun uzun zamandır işsiz olmam ve sanmayın bunun için bir hamle yapmadığımı bir aydan beri gönderdiğim cvlerden ağrı dağı olmasa da bir inönü stadyumu çıkar. umudun baş harfini kaybettim galiba ben,ve girdiğim tüm sokakların lambaları kırık,sokaklar uzun ve büyük olasılıkla da çıkmaz. sonuna yaklaştığımı hissediyorum ama kendime söylemekten çekiniyorum.

bir kıza en çok yakışan forma

üzerinde siyah beyaz olan asaletin armasını bulunduran beşiktaş forması tüm kadınlara yakışır,tüm kadınları güzelleştirir.

önder abay

beşiktaş'lı ot dergisi ve pazartesi günleri birgün gazetesinde yazan,sokağın dilini iyi bilen yazardır. halkın takımının afilli üyelerindendir,kalemi sağlamdır.
"çocuklar uyurken susulur,ölürken değil" cümlesiyle gönüllere taht kurmuştur.
boş zamanlarında esperi'de bulunabilir,gidin muhabbet edin.

ben bu yazıyı kendi kendime yazdım

uzun zamandır işsizim,uzun zamandır camel white ve tuborg kutu içiyorum. hayatımın hiçbir zamanı bu kadar umutsuz ve bitkin olduğumu hatırlamıyorum,kendime değer vermeyi bırakmış kendimden utanan bir ruh haliyle üç şehir dolaşıp durdum. aklımda sevdiğim kadınlar vardı. geldiğim zaman bir kez daha inatla cümleler kuracaktım onlara yaşadığım yerde,bir kez bile dinlemediler bende iş başvuru yaptım onlarca yere. hiçbirisi dönmedi bile,dönmeyecek.
cumartesi günü akşam olmuş ve ben hala umutsuz ve bitkinim. cebimde kırk lira para var yarın beşiktaş'ın maçı bir de. bir aydır doğru düzgün kimseyle sohbet etmiyorum sadece film izleyip kitap okuyorum iyice mallaştım galiba. hayat kaçak dövüşenlere güzel,dövüşmeyi bilenlere değil. kendime gelmek istiyorum artık. kendimden bir başka limana gitmek değil bana yanaşan gemilerin olmasını istiyorum.
bunları neden buraya yazdığımı inanın size de anlatmak isterdim ama kendim bile bilmezken size bundan bahsetmek saçmalık olur.

22 eylül 2013 beşiktaş galatasaray maçı

beşiktaş taraftarının olimpiyat stadını yine hıncahınç doldurup büyük,bağımsız tribün showu yapacağı maç olacaktır.
http://www.facebook.com/e...05175/?hc_location=stream

ölümü en çok üzen yerli sanatçı

(bkz: kerim tekin)
(bkz: kemal sunal)
(bkz: barış akarsu)
(bkz: kazım koyuncu)

kadınları çekici yapan detaylar

soluğunun elma kokması.

beşiktaş

tapan binlerce insan barındıran büyük bir ailedir. kendim dahil çoğu beşiktaş sevdalısına "beşiktaş için ölmen gerekiyor" deseler hiç düşünmeden kabul ederler,nedeni ise çok basit sevda. başka bir nedeni yok sadece sevdikleri için her şeyden (paradan,aileden,işten,okuldan,sevgiliden) fedakarlık yapan ve bunu yaparken de bir an olsun tereddüt yaşamayan taraftara sahiptir. bir takım olgusundan çıkmış,bir aile olgusuyla bütünleşmiş oluşumdur. çoğu beşiktaşlıya sorun "beşiktaş sevdasını bıraksan ne olur?" diye cevapları "kalbim kazınır" olacaktır. dışarıdan bakıldığı zaman anlatılacak ya da anlayabilecek bir şey olmadığını biliyorum fakat böyle işte sadece doksan dakika için yaşanan bir aşk değil beşiktaş sevdası,ağustos aynında başlayıp mayıs ayında biten liglerde değil,başarıya tapmak hiç değil. beşiktaş sevdası bir yaşam tarzıdır. beşiktaş kaybetse bile hiçbir zaman küsmemektir,yüz çevirmemektir. böyle bir taraftarı bulunduğu içinde hiçbir zaman kaybetmeyen bir kulüptür.
aslolan hayattır
hayatta beşiktaş.

erkeklerden asla duyulmayacak sözler

al sana iki tane beşiktaş kapalı üst bileti. (ne günlerdi be)

üniversitede ortalığın amına koyacağım diyen genç

ikinci haftasında salyalarını silmesi gereken gençtir.

sözlük yazarlarının an itibarı ile düşündükleri

param yok ama tatile nasıl gidebilirim.